İstanbul Boğaz Vapurlarının 160
yıllık bir geçmişi olduğunu göz önünde bulundurursak haliyle vapur seferlerinde
pek çok ilginç hikayelerin olduğunu tahmin edebiliriz. Biz de bu hafta vapur
hikayelerinden birkaç tanesini paylaşacağız.
Bunlardan ilki geçmişte Beylerbeyi
Vapurudur. Beylerbeyi Vapuru, zamanında “Nezaket” ile anılırmış. Peki nedir bu
Beylerbeyi Vapur’unun hikayesi?
“Rivayet
olunur ki Çengelköy, Kuzguncuk ve Beylerbeyi istikametine çalışan vapurun sık
sık varış yerine gecikmesi üzerine Şirketi Hayriye Müdürü olan Hüseyin Haki Bey
vapur kaptanı olan Ömer Efendiyi huzura çağırır ve bu gecikmenin hesabını
sorar. Aldığı cevap şu şekildedir:
“Muhterem Müdürüm, malumâliniz Çengelköy’ün
zerzevatı, Kuzguncuk’un haşeratı, Beylerbeyinin teşrifatı derken
zamanında varacağımız yere gitmek mümkün olmuyor!
Müdür
Hüseyin Haki Bey kızgınlıkla” bu ne demek oluyor” diye sorunca Ömer Kaptan:
“Efendim,
Çengelköy’de çok güzel zerzevat yetişir ki semt eşrafı bunu eşe dosta götürmek
için vapura taşıyınca kadar hayli zaman geçiyor, Kuzguncuk ise affedersiniz ne
kadar toplama insan ki aralarında her türden adam var semte doluştuğu için
yerliler onlara “haşerat” diyorlar! Onlar da kavga gürültü etmeden vapura
binmiyorlar!
Ancak
en büyük mesele Beylerbeyi teşrifatında, zira kadınıyla erkeğiyle o kadar nazik
ve kibarlar ki vapura binerlerken herkes birbirlerine “buyurunuz efendim, önden
buyurunuz canım efendim diye kenara çekiliyor, lakin karşısındaki “ olmaz
efendim bendeniz zatıâlinizin önünden nasıl geçerim, rica ederim siz önden
buyurunuz” diye karşılık verirken zaman geçiyor. Bir de arkadan gelen en az
elli kişinin de aynı protokolü gerçekleştiğini düşünün efendim, tabii zaman da
bu nezaket faslıyla beraber geçip gidiyor.”
Diğer
bir örneğimiz ise, 18:20 Eminönü – Boğaz Hattı Vapuru olan ve yaklaşık bir saat
yirmi dakika süren yolculukta, Eminönü’nden kalkan vapur sırasıyla Beşiktaş,
Paşabahçe ve son olarak Beykoz’da yolculuğuna son verir. Bahar aylarında bu
vapurun kıç kısmında yani pervanelerin hemen üzerinde ayrı bir canlılık
olurmuş. Yaz aylarında bu vapurun arka kısmında oturan kişilerin hepsi
birbirini tanır ve herkes vapura binerken bir kuracakları çilingir sofrası için
bir şey alıp orada hep birlikte gün batımına karşı İstanbul’un o eşsiz
manzarası eşliğinde çilingir sofrasının tadını çıkarırlarmış. Yaz mevsimi
boyunca süren bu eşsiz keyfe nail olabilmek için o bölümün müdaimleri dışında
sadece misafir olanlar oturabilir ve onun bu müdaimlerden başka kimse o masayı
kuramazmış. Hatta bu vapurların kaptanlarından bir tanesi Beykoz’da yani son
durakta pervane üstü yolcularını indirmeyip, oradan meze ve rakı takviyesi
yaparak boğaz gezisine devam ettiği söylentisi de varmış. Söylenti mi yoksa
gerçek mi bilinmez ama öyle bir ortamı bırakmak keyfine düşkün biri için çok
zordur.
İstanbul
Boğaz Vapurlarının her biri içinde ayrı bir hayat yaşatmakta ve bunun yansıması
olarak paylaştığımız ve paylaştıklarımıza benzer birçok yaşanmışlığı içlerinde
barındırmaktadırlar. Eskiden 18:20 Eminönü – Boğaz Hattı Vapuruna binecek
pervane üstü yolcularının akıllarında çilingir sofrası eşliğinde İstanbul’un akşam
sefasını sürmeyi düşünürken, günümüzde vapura binerken sıcacık simit alarak
koyu demlenmiş çay ile İstanbul’un şahane boğaz manzarası eşliğinde paha
biçilemez bir ziyafeti düşünmektedirler. Ancak bu hikayelerin kesiştiği temel
yer hiç değişmemiştir orası hep İstanbul’dur.
Kaynakça:
Sinan, M. A. Beylerbeyi Vapuru Gecikse Ne Olur? . Erişim: http://www.haber7.com/haber/20120305/Beylerbeyi-Vapuru-gecikse-ne-olur.php
Erişim:25.03.12
0 yorum:
Yorum Gönder