25 Mart 2012 Pazar

VAPURLARDA YAŞANMIŞ HİKAYELER


         İstanbul Boğaz Vapurlarının 160 yıllık bir geçmişi olduğunu göz önünde bulundurursak haliyle vapur seferlerinde pek çok ilginç hikayelerin olduğunu tahmin edebiliriz. Biz de bu hafta vapur hikayelerinden birkaç tanesini paylaşacağız.
            Bunlardan ilki geçmişte Beylerbeyi Vapurudur. Beylerbeyi Vapuru, zamanında “Nezaket” ile anılırmış. Peki nedir bu Beylerbeyi Vapur’unun hikayesi?
“Rivayet olunur ki Çengelköy, Kuzguncuk ve Beylerbeyi istikametine çalışan vapurun sık sık varış yerine gecikmesi üzerine Şirketi Hayriye Müdürü olan Hüseyin Haki Bey vapur kaptanı olan Ömer Efendiyi huzura çağırır ve bu gecikmenin hesabını sorar. Aldığı cevap şu şekildedir:
“Muhterem Müdürüm, malumâliniz Çengelköy’ün zerzevatı,  Kuzguncuk’un haşeratı, Beylerbeyinin teşrifatı derken zamanında varacağımız yere gitmek mümkün olmuyor!
Müdür Hüseyin Haki Bey kızgınlıkla” bu ne demek oluyor” diye sorunca Ömer Kaptan:
“Efendim, Çengelköy’de çok güzel zerzevat yetişir ki semt eşrafı bunu eşe dosta götürmek için vapura taşıyınca kadar hayli zaman geçiyor, Kuzguncuk ise affedersiniz ne kadar toplama insan ki aralarında her türden adam var semte doluştuğu için yerliler onlara “haşerat” diyorlar! Onlar da kavga gürültü etmeden vapura binmiyorlar!
Ancak en büyük mesele Beylerbeyi teşrifatında, zira kadınıyla erkeğiyle o kadar nazik ve kibarlar ki vapura binerlerken herkes birbirlerine “buyurunuz efendim, önden buyurunuz canım efendim diye kenara çekiliyor, lakin karşısındaki “ olmaz efendim bendeniz zatıâlinizin önünden nasıl geçerim, rica ederim siz önden buyurunuz” diye karşılık verirken zaman geçiyor. Bir de arkadan gelen en az elli kişinin de aynı protokolü gerçekleştiğini düşünün efendim, tabii zaman da bu nezaket faslıyla beraber geçip gidiyor.”

                Diğer bir örneğimiz ise, 18:20 Eminönü – Boğaz Hattı Vapuru olan ve yaklaşık bir saat yirmi dakika süren yolculukta, Eminönü’nden kalkan vapur sırasıyla Beşiktaş, Paşabahçe ve son olarak Beykoz’da yolculuğuna son verir. Bahar aylarında bu vapurun kıç kısmında yani pervanelerin hemen üzerinde ayrı bir canlılık olurmuş. Yaz aylarında bu vapurun arka kısmında oturan kişilerin hepsi birbirini tanır ve herkes vapura binerken bir kuracakları çilingir sofrası için bir şey alıp orada hep birlikte gün batımına karşı İstanbul’un o eşsiz manzarası eşliğinde çilingir sofrasının tadını çıkarırlarmış. Yaz mevsimi boyunca süren bu eşsiz keyfe nail olabilmek için o bölümün müdaimleri dışında sadece misafir olanlar oturabilir ve onun bu müdaimlerden başka kimse o masayı kuramazmış. Hatta bu vapurların kaptanlarından bir tanesi Beykoz’da yani son durakta pervane üstü yolcularını indirmeyip, oradan meze ve rakı takviyesi yaparak boğaz gezisine devam ettiği söylentisi de varmış. Söylenti mi yoksa gerçek mi bilinmez ama öyle bir ortamı bırakmak keyfine düşkün biri için çok zordur.
                İstanbul Boğaz Vapurlarının her biri içinde ayrı bir hayat yaşatmakta ve bunun yansıması olarak paylaştığımız ve paylaştıklarımıza benzer birçok yaşanmışlığı içlerinde barındırmaktadırlar. Eskiden 18:20 Eminönü – Boğaz Hattı Vapuruna binecek pervane üstü yolcularının akıllarında çilingir sofrası eşliğinde İstanbul’un akşam sefasını sürmeyi düşünürken, günümüzde vapura binerken sıcacık simit alarak koyu demlenmiş çay ile İstanbul’un şahane boğaz manzarası eşliğinde paha biçilemez bir ziyafeti düşünmektedirler. Ancak bu hikayelerin kesiştiği temel yer hiç değişmemiştir orası hep İstanbul’dur. 

Kaynakça:

Sinan, M. A. Beylerbeyi Vapuru Gecikse Ne Olur? . Erişim: http://www.haber7.com/haber/20120305/Beylerbeyi-Vapuru-gecikse-ne-olur.php Erişim:25.03.12

0 yorum:

Yorum Gönder