25 Mart 2012 Pazar

İstanbul’un şarap kültürünü keşfetmeden önce şarabın tarihine bakış




“Eğer ben ölürsem beni şarap ile yıkayınız. Telkin verdiğimiz vakitte şaraptan, kadehten bahsediniz. Eğer mahşer günü arkamdan koşacak olursanız, meyhanenin toprağından beni arayıp sorunuz”
Ömer Hayyam


     Bir önceki yazımızda şarabın neyden yapıldığını, çeşitlerini ve birazda genel tarihinden bahsetmiştik. Bu haftaki yazı şarabın tarihini daha derin anlatmayı ve birazda şarabın edebiyattaki önemini anlatmayı amaçlıyor.  Şarabın en eski alkollü içeceklerden biri olduğunu biliyoruz. Hatta Nuh Peygamber’in şarap efsanesi bile vardır;
Nuh peygamber büyük tufan sakinleyince içinde her çeşitten birer çift hayvan olan gemisi ile Ağrı dağına ayak basar. Tüm hayvanlar gemiden inip yiyecek aramaya gider. İçlerinden sadece keçi çok neşeli bir şekilde geri döner. Ertesi gün keçiyi izleyen Nuh onun üzümlerden bolca yediğini görür. Kendisi tadınca üzümü çok beğenir. Zamanla üzümün suyunu çıkartıp içer ve hayatı toz pembe görmeye başlayıp neşelenir. Nuh ve hayvanların keyifli ve neşeli halleri Şeytanı çıldırtır.Alevli nefesi ile asmaları kurutur.Nuh üzüntüden hastalanınca bu kez Melekler üzüm asmalarını canlandırmak için yapılması gerekeni Nuh’a söylerler. Buna göre asmaların kökü açılacak ve gemideki hayvanlardan 7 tanesinin kanı ile sulanırsa tüm asmalar canlanıp meyve verecektir. Bu 7 hayvan sırası ile ;
Aslan, Kaplan, Ayı, Köpek, Tilki Horoz ver Saksağandır. 1 yıl sonra bu hayvanların kanları ile sulanan tüm asmalar meyve verir.
İşte bu efsanedendir ki bugün şarap içerek sarhoş olan insanlarda bu 7 hayvanın emareleri kendini gösterir. Geveze olurlar saksağan gibi. Aslan gibi cesur ve tilki kadar kurnaz.Ayı gibi kuvvetli ve kaplana benzer yırtıcı.Ve köpek kadar da kavgacı.Çıkardıkları gürültü ise adeta bir horoza benzer.(www.denizlerden.com)
Bu içecek eski zamanlardan beri aşk, eğlence, din ile bütünleşmiş, her biri için farklı ve derin anlamlar içermektedir. Şarabın tarihi milattan önce 4.000 yılına kadar dayanmaktadır. 

Edebiyat ve Şarap
Üzüm eski Anadolu’da bolluğa, berekete gönderme yaparak tanrısal bir meyve olarak görülmüştür. Anadolu’nun güçlü simgelerinden biri olan Mevlana Celaleddin Rumi de yazı ve şiirlerinde üzümden, bağdan ve şaraptan çokça kez bahsetmiştir. Bu şiirlerde şarap yanmışlığı ifade etmektedir.

“ O, ya uykuda ya da uyanık, gökyüzünde benzeri olmayan bir ay
gibi gelir, Hiçbir tufanın yatıştıramayacağı edebî bir alevle bezenmiştir.
Ey Allah’ım! Senin aşkının testisinden nefsim yıkanıyor,
Ve balçıktan olan bütün bedenim, harabeye dönmüş,
Yalnız kalbim, önce üzümün Sahibi ile sahbete dalınca,
Şarap sinemi yaktı, damarlarımı doldurdu.
Ama bütün gözüm, O’nun hayaliyle dolunca, bir ses geldi:
“Aferin, ey kudretli şarap ve eşsiz kadeh!” 
                                                     ( Mevlana, The Mystics of Islam-İslam Sufileri(1914), İlahî Aşk )

Divan edebiyatında Fuzuli, Bağdatlı Ruhi, Nefi, Hayali, Meliki, Yahya Efendi gibi şairler gazel, kaside ve rubailerinde şarap sözcüğüne gerçek anlamda ya da simgesel olarak yer vermişlerdir. Ünlü İran şairi Ömer Hayyam (1047-1122) Farsça yazmakla birlikte Divan şairlerini etkilemiş zamanın ünlü bilginlerindendir.  Onun içkiyi ve şarabı aşırı biçimde övmesi yaşadığı dönemin dinsel baskısına hoşgörülü bir karşı çıkış olmasına rağmen zamanla bu niteliğini kaybetmiştir. Hatta bazıları, şarapla ilgili rubailerin Ömer Hayyam'a ait olmadığını ileri sürmüşlerdir. ( Öncü, Ögel ve Çakmak, 2002)

"Bizim şarap içmemiz ne keyfimizden
Ne dine, edebe aykırı gitmemizden
Bir an geçmek istiyoruz kendimizden
İçip içip sarhoş olmamız bu yüzden
Şarap, sen benim günün güneşimsin!
Öyle bir dolsun ki seninle içim
Bir bildik görünce beni sokakta;
Ne o şarap, nereye böyle? Desin"
                                (Ömer Hayyam)


Şarabın Esas Yeri Anadolu

Hititlerden beri Anadolu’da şarabın üretildiği ve tüketildiği bilinmektedir. Hatta bazı kaynaklar şarabın esas yerinin Anadolu olduğu söylemektedir. Milattan önce 3000’lerde, henüz Avrupa kıtası şarabı tanımazken, Anadolu’da şarap imal edilirdi. Nitekim binlerce yıl önce Anadolu’yu yurt tutan Hititler’den kalma eserler, Hititler’in şarap uygarlığı kurduklarını göstermektedir. Bu kavimin tanrılara sundukları şarapların altından kupaları, Ankarada’ki Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin en nadide eserleri arasında bulunmaktadır. (Balcı, 2003) Demek ki o zamanlarda şarap bağlarının bolluğundan, bu bağlara verilen önemlerden bahsetmek doğru olacaktır.
  Şarabın öylesine bir içki olmadığını bu noktada vurgulamak gerekir ki şarap sanatı da içinde barındırır. Örneğin şarabın eskiden ( hatta günümüzde bazı yerlerde de) amphoranın içinde saklanır ve servis edilirdi. Amphoralar içecek ve yiyecek taşımak için imal edilirdi ve şarap için eşsiz bir paketleme aracıydı. Hatta amphoraların etiketlendiği söylenmektedir. Bu da şarabın bilinçli tüketildiğini bize kanıtlamaktadır. Şaraplar amphora içinde bekletilirdi. Antik çağdan beri değerini kaybetmeyen şarap, sağlıklı bir yaşamın göstergesi, tanrıyla gerçekleştirilen sohbetlerin bir parçası olduğundan günümüzde hala önemli bir içki olarak tüketilmektedir.  Şarap, her sınıftan insanın tüketebildiği bir içki olma özelliğini de taşır. Halkın fakir sorasına köpek öldüren ismiyle, lüks ve ihtişamla donatılmış masalarda da modern bir içki olarak yer bulurdu.
Şarabın tarihine geri dönelim… Peki, şarabın üretildiği yer olarak Anadolu gösterildiğine göre, Türkler ne zaman şarap üretimine ve onu tüketmeye başlamışlardı? Anadolu’ya gelmeden şarabı biliyorlar mıydı? Eski Türklerde Gök tanrı şarabı takdis ettiğinden, bağın ve şarabın bulunduğu yere kötü ruhların kabul olunurdu. Yeni doğan çocuklar için , düğününde açılmak üzere küp şarap gömülürdü. Kaşgarlı Mahmud, 11. Yüzyılda Divanü Lügatü Türk adlı eserinde Türk boylarının, çocuklarının dahi şarap içtiğini söylemektedir. İslam’ın Anadolu’ya yayılması ile Anadolu şarap imalatında liderlik konumunu kaybetmiştir. (Balcı, 2003)

Peki Anadolu’ya yerleşen Müslümanlar şarabın sahip olduğu popülerliliği yok etmiş miydi?
Gelecek haftaki yazımızda bu sorunun cevabını arayacağız ve Türkiye’de şarabın öneminden bahsedeceğiz.





Kaynaklar

Balcı, G. Türk Şarapçılığı ve Türk Şarapçılığının Dünya Pazarındaki Yeri. Erişim “http://www.belgeler.com/blg/1ui0/sarap-kulturu
Hayyam: Bütün Dörtlükler; Türkçesi: Eyüboğlu, Sabahattin; Cem Yayınevi; İstanbul-1998 , 32, 40, 57
Öncü, F., Ögel, K., Çakmak, D. (2002). Alkol Kültürü-2: İçki Kültürü ve Edebiyatta İçki. Bağımlılık Dergisi, 3(1): 31-36

0 yorum:

Yorum Gönder