25 Mart 2012 Pazar

ARKEOPERA ZIYARETI VE PAGAN DUSUNCE


Bu hafta Galatasaray’daki arkeoloji yayınları dükkanı Arkeo Pera’ya ufak bir ziyaret gerçekleştirdik. Arkeo Pera, İstanbul’daki nadir arkeoloji dükkânlarından biri. Arkeo Pera’da “Arkeoloji ve Sanat” adlı dört ayda bir yayınlanan konsept dergi ve birçok akademik arkeolojik kaynağı bulmak mümkün. Bunun yanı sıra dükkanın alt katında birçok arkaik biblo, efemera ve minyatürler mevcut. Dükkanda Türkçe, İngilizce, Almanca ve Fransızca başlıklar altında toplanan arkeolojik yayınlar, akademisyenlere hitap edecek özel monografilerden, Türkiye'nin tanınmış turistik bölgelerini tanıtan rehber kitaplara kadar geniş bir yelpazeye yayılıyor.

Arkeo Pera’yı ziyaretimizin asıl amacı Arkeoloji ve Sanat Dergisi'nin külliyatını detaylı bir şekilde gözden geçirmek ve ilgi çekici noktalara rastlamak olsa da dükkanın içinde Rodin ve Afrodit heykellerine ve çeşit çeşit minyatürlere hayran kalarak uzun süre içeriye göz gezdirerek vakit harcadık. Daha sonra Bizans sikkeleri ile ilgili bir İtalyan arkeolog tarafından yazılmış bir kitap dikkatimizi çekti ve daha sonra dükkanda bu sikkelerin taklit dökümlerini görünce şaşkınlığımız iki kat arttı. Arkeoloji ve Sanat dergisini ve Arkeo Pera’nın diğer özelliklerini Türkiye ve arkeoloji adına ele aldığımızda aslında Arkeo Pera’nın yeri Türkiye’nin arkeolojik arka planında çok özel bir yere sahip. Karşılaştırmalı olarak yurtdışında “Antique Shops” veya “Antro Geeks” sloganları eşliğinde bir çok mağazaya ve online alışveriş platformuna rastladık. Bu sitelerden biri olan Wordpress tabanlı Amerikan oluşumu Mummy’s Wrap’te* arkeolog kıyafetlerinden maceracılar için özel tasarlanmış su mataralarına, arkeolog şapkalarından profesyonel pusulalara kadar genişleyen Türkiye’ninkinden daha renkli ve daha pratik amaçlı internet platformlarına rastladık. “Past Horizons**” isimli başka bir arkeoloji platformunda ise küçük ya da büyük çaplı kazılar yapmak isteyen sıradan amatörler için kazı ve keşif malzemeleri dahi satılmakta. Buna karşın, Türkiye’deki Arkeoloji ve Sanat Dergisi’nde dünyanın ve ülkemizin en tanınmış akademisyenleri tarafından yazılmış, Anadolu arkeolojisi ve sanatıyla ilgili makalelere yer veriliyor ve Arkeo Pera bu amaca uygun olarak arkeolojiye gönül veren, ülkesini arkeolojik açıdan tanımak ve bilmek isteyenler için bir mekan görevi görüyor. Bunun yanı sıra Arkeo Pera’da her Perşembe, çeşitli akademisyenlerin ve arkeolojiye ve tarihe gönül vermiş müdavimlerin katılımıyla gerçekleştirilen arkeoloji sohbetleri tüm ziyaretçilere açık olmakla beraber, tarihe yeni bir bakış açısı kazandırmak için birebir.

Geçen hafta Yenikapı kazısı sırasında ortaya çıkarılan Theodosius Limanı’ndaki “urne” adlı kapların ve aynı dönemlerde yine aynı topraklar üzerinde gömülerek saklanan cesetlerin de bulunmasının, farklı iki kültürün M.Ö 1500’lerde İstanbul üzerinde barınabildiğinden bahsetmiştik. Tarihte önemli yer tutan bu kültürel “co-existence” yapısı elverdiğince özendirici bir kültürel göreliliği 21. yüzyıl insanlarına hatırlatıyor gibi. Aslında Pollyannacı bir yorum getirmek gerekirse, belki de İstanbul’a M.Ö zamanlarında bir “pagan” toplum yapısı hakimdi. Burada pagan derken, belirli bir dini kastetmiyor veya çoğumuzun aklına İskandinav tanrılarını getiren bir dogmatik inanışı irdelemiyoruz. Çoğumuzun bildiği aksine pagan; “hayatı yaşayış biçiminde bir ultra rölativizmi” savunan çoğulculuk anlamına gelen bir kavram olarak tanımlanabilir. Yakın dönemlerde pagan’ı ve pagan tavrın sosyal uzama etkilerini en iyi gözlemlemiş isimlerden biri olan Fransız filozof Jean-François Lyotard “Pagan Instructions” bu kavrama ilişkin diyalogunda şöyle diyor (2011); “ Bırakın da biraz kendi yolumda gideyim. Pagus ülke yarattı. Heim ya da home, illa da kültürsüz olmayan yöreler, bucaklar. Orada kendi evinizde değilsinizdir. Orada hakikati keşfetmek beklenmez. Bir bütün değil, çok sayıda kendilikler vardır. Duyumlu ve duygulu tanrılar. Kültler vardır, dinsizlik değil”(Lyotard 2011: s.46). Halil Turhanlı’ya göre (2006) pagan düşünce; “çoğunluğu savunan fikir. Bu fikir adaleti sorguluyor, “adalet nedir, nasıl gerçekleşebilir?”. Bireysel varoluş totalize edici, homojenleştirici olandan nasıl ayrıştırılabilir. İşte bu çözümü bulabilmek için ortaya atılan önerme bir pagan düşünce veya pagan politika ve çoğulculuğu savunan bir fikir olarak karşımıza çıkıyor ”. Bu iki görüş harmanlandığında ortaya modern durumdan çok daha romantik bir dinsel ritüeller bütünü çıkıyor ve arkaik İstanbul’daki urne ve yakılma ritüellerinin Lyotard’ın deyimiyle birer “çok sayıda kendilik” olarak aynı jeografik bölge içerisinde barınabildiğini gözlemliyoruz.

Kısaca, arkaik İstanbul’un yakılma ve ölündüğünde kavanoza konma gibi ritüellerin antik dönemlerin “paganik” bir toplum yapısına gönderme yapması birçok tarihi tartışmanın bugüne mütekabiliyeti sonucunda bir eleştiri malzemesi olarak karşımıza çıkar. Bu düşüncelerin daha farklı bileşenlerde ve toplumsal kanallarda tekrar etmesi ihtimalini her zaman göz önünde bulunduracak ve paganik altyapıların arkeolojinin başka hangi noktalarında devreye gireceğini daha geniş ele almaya çalışacağız.

Kaynaklar

*: http://mummyswrap.com/thearchaeology-gear-store/

**: http://www.pasthorizons.com/shop/

Lyotard, J. F. (2011). Pagan Eğitimler (p. 46). İstanbul: MonoKL Yay.

Cuma Adlı Adamlar. Açık Radyo. April 24, 2006, from http://www.acikradyo.com.tr/default.aspx?_mv=a&aid=14025 [

[Fotoğraf: ArkeoPera Dükkanı Önü Yeni Çarşı Cad. 23/A Galatasaray/Beyoğlu/İST.] Görsel Kaynağı: https://picasaweb.google.com/116915275119826357466/ArkeolojikKazLar#5724010558044609570

0 yorum:

Yorum Gönder