Gökay Kuşçu
Merve Serim
Ecem Pehlivan
SAHAFLAR ÇARŞISI
Bir çok kültürel
meslek grubunun unutulmaya , yok olmaya yüz tuttuğu bu
günlerde son
çırpınışlarını gerçekleştiren bir kültürel meslek grubuda
sahaflıktır. 20’inci
yüzyılın ikinci yarısından sonra sosyo-ekonomik yapının
değişmesi ile kültürel
kaosa sürüklenen toplumumuz sahaflık gibi meslekleri
yok olmanın eşiğine sürüklemiştir.Bu kültürel yozlaşmanın etkisi çok büyük
olsa da tek neden bu
değildir.1950 yılında Oymacılar çarşısında çıkan büyük
yangında bir
çok el yazması yanıp kül oldu.Ardından dönemin belediye
başkanları yanmayan
yerleri kamulaştırarak ahşap yapıdan betonarme yapıya
çevirdi. Bu alınan kötü karar ile orjinalliğinden uzaklaşan sahaflar çarşısına bir
darbede
işportacıların sözde geçici olarak tahsis edilen yerlerinin çarşı içinde
kalıcı
hale gelerek eski kültürel sohbetlerin yapıldığı kitap meraklılarının
,yazarların ve bilim adamlarının uğrak mekanı olmaktan tamamen çıkarmıştır.
Sahaflar Çarşısının eskilerinden olan Sahaf ile kısa bir röportaj:
*"Acizane mesleğe 1951 yılında başladım. Eski Sahaf
ustalarından Nizamettin Aktuç, Raif
Yelkenci, İsmail Dilmen, Hacı Muzaffer Ozak
gibi daha bir çok Sahaf ustasından feyz
aldım. Nizamettin bey ihtisas olarak
yabancı dilde kitaplara, bilhassa Türkiye ve Bizans
tarihi ile ilgili eserlere
hakimdi. Raif Bey de yazma kitap ve hat sanatına hakimdi.İsmail
Efendi aynı zamanda tellal’ dı, müzayedeciydi.Müzayede yapmayı İsmail Efendi’den
öğrendim.
Ustam Muzaffer Ozak’tan Arapça ve Osmanlıca kitapları öğrendim. Bu
bahsettiğim
ustalar kendi konularının uzmanlarıydı. Son olarak Mehmet Ertezcanlı’nın
yanında 12 yıl çalıştım.
Ondan da Türk dünya ve İslam klasiklerini öğrendim.
Bizim meslekte kitabı ustalardan ve
gelen müdavimlerden öğrenirsiniz. Ben de
kitapları, ustalarla birlikte müdavimlerden
öğrenmiş ve bu kişilerden çok istifade
etmişimdir. Bu müdavimlerin arasında geçen
konuşmalar bizi meslekte biraz daha
pişirdi. Eski Sahaf ustalarının çok belirgin bir özelliği
vardı; kitabı o
konunun ilgilisine satmayı tercih ederlerdi. Hoca ve talebelere kredi açar ve
kolaylıklar sağlarlardı. Mesela, Nizamettin Bey’in, Bizans kiliselerine ait
kıymetli kitabı
oğlu Şevki Bey "ben bu kitabı yüz liraya birine
satacağım" dediğinde "hayır ben o kitabı
Semavi Eyice’ye yirmi liraya
sattım" dediğine şahit oldum".*
Günümüzde yok olan eski İstanbul yaşamından
küçük bir kesit...
*kaynak:kenthaber.com
0 yorum:
Yorum Gönder