15 Nisan 2012 Pazar

Sahaflar



Gökay Kuşçu

Merve Serim

Ecem Pehlivan




SAHAFLAR ÇARŞISI

  Bir çok kültürel meslek grubunun unutulmaya , yok olmaya yüz tuttuğu bu 

günlerde son çırpınışlarını gerçekleştiren bir kültürel meslek grubuda 

sahaflıktır. 20’inci yüzyılın ikinci yarısından sonra sosyo-ekonomik yapının 

değişmesi ile kültürel kaosa sürüklenen toplumumuz sahaflık gibi meslekleri 

yok olmanın eşiğine sürüklemiştir.Bu kültürel yozlaşmanın etkisi çok büyük 

olsa da tek neden bu değildir.1950 yılında Oymacılar çarşısında çıkan büyük 

yangında bir çok el yazması yanıp kül oldu.Ardından dönemin belediye 

başkanları yanmayan yerleri kamulaştırarak ahşap yapıdan betonarme yapıya 

çevirdi. Bu alınan kötü karar ile orjinalliğinden uzaklaşan sahaflar çarşısına bir 

darbede işportacıların sözde geçici olarak tahsis edilen yerlerinin çarşı içinde 

kalıcı hale gelerek eski kültürel sohbetlerin yapıldığı kitap meraklılarının 

,yazarların ve bilim adamlarının uğrak mekanı olmaktan tamamen çıkarmıştır.

Sahaflar Çarşısının eskilerinden olan Sahaf ile kısa bir röportaj:

*"Acizane mesleğe 1951 yılında başladım. Eski Sahaf ustalarından Nizamettin Aktuç, Raif 

Yelkenci, İsmail Dilmen, Hacı Muzaffer Ozak gibi daha bir çok Sahaf ustasından feyz 

aldım. Nizamettin bey ihtisas olarak yabancı dilde kitaplara, bilhassa Türkiye ve Bizans 

tarihi ile ilgili eserlere hakimdi. Raif Bey de yazma kitap ve hat sanatına hakimdi.İsmail 

Efendi aynı zamanda tellal’ dı, müzayedeciydi.Müzayede yapmayı İsmail Efendi’den 

öğrendim. Ustam Muzaffer Ozak’tan Arapça ve Osmanlıca kitapları öğrendim. Bu 

bahsettiğim ustalar kendi konularının uzmanlarıydı. Son olarak Mehmet Ertezcanlı’nın 

yanında 12 yıl çalıştım. 

Ondan da Türk dünya ve İslam klasiklerini öğrendim. Bizim meslekte kitabı ustalardan ve 

gelen müdavimlerden öğrenirsiniz. Ben de kitapları, ustalarla birlikte müdavimlerden 

öğrenmiş ve bu kişilerden çok istifade etmişimdir. Bu müdavimlerin arasında geçen 

konuşmalar bizi meslekte biraz daha pişirdi. Eski Sahaf ustalarının çok belirgin bir özelliği 

vardı; kitabı o konunun ilgilisine satmayı tercih ederlerdi. Hoca ve talebelere kredi açar ve 

kolaylıklar sağlarlardı. Mesela, Nizamettin Bey’in, Bizans kiliselerine ait kıymetli kitabı 

oğlu Şevki Bey "ben bu kitabı yüz liraya birine satacağım" dediğinde "hayır ben o kitabı 

Semavi Eyice’ye yirmi liraya sattım" dediğine şahit oldum".*



Günümüzde yok olan eski İstanbul yaşamından küçük bir kesit... 

*kaynak:kenthaber.com


0 yorum:

Yorum Gönder