22 Nisan 2012 Pazar

Boğaz Ve Köprüler Ropörtaj


Bu hafta projemiz için arkadaşlarımla beraber tarihçi yazar Hüseyin İrmakla röportaj yaparak
köprü ve yalılar hakkında konuşup bilgi aldık.

- İstanbul’da ki  şehir içi köprülerinin şehre katkısı nelerdir?( bugün için)

Bugün için katkıların hepimiz yaşıyoruz zaten. Eski İstanbul’da Beyoğlu yada Pera bölgesinin
ulaşımını sağladığı gibi birde çevre yolunun iletişimi yolunun ulaşımını sağlıyor haliçteki
köprüler. Bildiğiniz gibi boğaz köprüleri de; iki çevre yolunu uluslar arası ulaşımını sağladığı
için İstanbul’un bugünkü yaşamında stratejik ve vazgeçilmez önemleri vardır.

- Geçmişten bugüne oranla katkısı nelerdir?

Geçmişte şöyle bir şey var; geçmişte ağırlıklı olarak İstanbul’un her tarafında deniz var.
Ulaşımını da deniz yoluyla sağlıyor. Kayıklar ve diğer deniz araçlarıyla ulaşımını sağlıyordu. O
nedenle ilk köprü Galataya kuruluyor. Ve Galataya kurulan ilk köprü de Pera bölgesinde
ticaretin gelişmesi ve burjuvazinin ortaya çıkmasının getirdiği hareketlilikte bu insanların
İstanbul da resmi bir kurum içerisinde iletişini sağlıyordu. Pera bölgesinde gelişen ticaretin
getirdiği hareketliliğin doğurduğu ihtiyaçlar ortaya çıkıyor. Unkapanı köprüsü de yine benzer
bir ihtiyacın yanı sıra tersanelere gidiş gelişler için bir ulaşım için kullanılıyordu. Yani eski
zamanda İstanbul’da ağırlıklı olarak yaya ulaşımı için kullanılıyordu köprüler. Yani köprüler bu
ihtiyaçlardan dolayı ortaya çıkıyorlar. Zaten Galat köprüsünün ilk yapımı da ücretliydi. Kapıda
bir tane jeton alınıyordu ve bu jeton köprüde duran adamın boynunda asılı duran kumbaraya
atılarak köprüden geçiliyordu. Ama araba geçişi yoktu çünkü o dönemde arabada yoktu. Bu
nedenlerden dolayı köprüler ulaşım ve ticaretin getirmiş oldugu ihtiyaçlardan dolayı ortaya
çıkmışlardır.

- Şehir içi köprülerinde mimari olarak en çok hangi köprü göze çarpmaktadır?

Unkapanı ve Galata köprüleri ilk yapımlarında dikkat çekmekteydiler. İlk Unkapanı köprüsü
bizim gördüğümüzden de farklı olarak düz geliyor sonra kayıkların geçişleri alanda kemerli
olarak yapılmıştır. Sonra tekrar düz tekrar kemerli olarak yapılmıştır. Yani mesela ilgi çekici en
önemli köprü odur. Avatarlı köprüsü de ilk kurulduğunda ilgi çekici bir köprüydü. Sonrasında
Boğaz köprülerinin yapılması daha başka bir büyüklüğü olduğu için ayrıca bir ilgi çekici
haldedir. Başka bölgelerdeki şehir dışındaki köprülere bakacak olduğumuzda; çekmecedeki
Mimar Sinan’ın yapmış olduğu taş köprü mimari açıdan en ilgi çekici köprüdür. Ve işlevsel bir
köprüdür. Ama şuan kenar kıyıda kaldığı için unutulmuştur. Köprü şuan kendi başına kalmış
durumdadır.

- Tarihi eserlerin korunması amaçlı tarihi köprülerin restorasyonu sizce yeterli ilgiyi görüyor
mu?

Bence yeterli ilgiyi görmüyor. Çünkü; İstanbul da yada Türkiye de ki şehirleşme gelişmesi
dediğimiz yada değişiminde tarih çok ön planda bir olgu olarak tasarlanmıyor yada çok fazla
öne çıkartılmıyor. İstanbul da şehirleşme halen devam ettiği için tarihi noktalar yeterince
önem gördüğü söylenemez. Bunlara köprülerde dahildir.

- İstanbul da akla gelen il tarihi köprü hangisidir?
Galata köprüsüdür.

- İstanbulda tarihi köprüler denince ilk akla gelen Galat ve Unkapanı köprüleridir. Bunun
dışında bilmediğimiz başka köprüler var mıdır? Ve bu köprülerin zamanla unutulmasında
ve yok olmasında ne gibi etkiler vardır?

Genel günlük akıştan dolayı toplumun hafızası onu kendiliğinden unutmuştur. Çünkü
köprüler insan yaşamında olmamaya başladıktan sonra kendiliğinden siliniyor. Mesela;
Fatih’in İstanbul’u aldığı zaman Haliç’e kurduğu bir seyyar köprü vardı. Bu köprü fetih
sırasında fıçılar ve kalaslar ile birbirine bağlanarak askerlerin Ayvansaraya geçmesini
sağlamıştır. Yine o köprüyü kullanarak Haliç’e geçiyorlardı. Fakat fetihten sonra bir işlevi
kalmadığı için köprü kaldırılıyor. Ama köprü fetih sırasında kuşatmalarda ve stratejik açıdan
büyük bir öneme sahipti. Bunun dışında Haliçte bir Yahudi köprüsü denen bir köprü vardı. Bu
köprü 1880’lerin başında kurulmuş sabit bir köprüdür. 15 sene yaşamıştır. Kayıkçıların yaktığı
söyleniyor. Çünkü kayık ticaretini engellediği düşünüldüğü için yakıldığı söyleniyor. Köprü
Ayvansaray tarafında bir yere kuruluyor. Adı Yahudi köprüsü ama bir Ermeni tarafından
kurulmuştur. Ama neden Yahudi köprüsü dendiği konusunda çok net bir bilgi yoktur. Fakat
bir ayağı Hasköy’e bağlandığı için olabilir. Çünkü Hasköy bir Yahudi köyüdür. Balatta Yahudi
köyüdür. Buralar homojen Yahudi köyleridir. Belki bu nedenden dolayı bu köprüye Yahudi
köprüsü denilmiştir. Köprünün yapıldıktan 15 gün sonra yakıldığı söylenmektedir. Ama
aslında köprü 15 yıl yaşamıştır. Kayıkçıların yakıp yakmadığı hakkında çok net bir bilgi yoktur.

- Şuan gündemde olan 3. Köprünün yapımı sizce gereklimidir? Yapılacak olan köprü boğazın
karakteristik özelliğini ve estetiğini ne ölçüde etkileyecek?

Bence gerekli değildir. Çünkü 1. Köprünün yapımında da etrafında hiçbir şey olmayacak
dendi, 2. Köprünün yapımında aynı şey söylendi ama köprülerin etrafı şehirleşti. 3. Köprüde
de bu şehirleşme olacak. Çünkü 3. Köprü İstanbul’un akciğeri sayılan ormanlardan geçiyor.
Bunlar İstanbul da kalan son ormanlar. Ve ister istemez 3. Köprünün yapım aşamasında
etrafındaki doğal ortam yok olmuş olacak. 3. Köprünün geçeceği güzeegahlarda bir sürü
insan, bir sürü iş adamı veya şirket yer almışlardır buralardan. Bu yer alma parsalleşme
demektir. Bu yer alma yeşil alan statüsündeyse bir süre sonra arsa statüsüne geçme durumu
vardır. Ve bir süre sonrada mimariye açılması demektir. Çünkü bu önemli olan beton
yığınıdır. Oradan kazanacağı paradır. Burada bir kere şehirleşmenin gelişimidir. Gelişimi
derken ilerleme anlamında değil, değişimi yada büyümesidir. Şehirleşmenin büyümesi
mantığı yanlıştır. İstanbul’da yada Türkiye’de yanlıştır bu düşünce. Çünkü Türkiye’yi
İstanbul’a toplamak oraya yığmak modernleşme değildir. Modernleşmeyi Anadolu da ki diğer
şehirlere; yeni yaşam merkezleri, yeni ünitiler veya ekonomik merkezler kurarakta yapılabilir.
O zaman İstanbul’a bu kadar yüklenmemiş olunur. Ve İstanbul bu kadar büyümemiş olunur.
Bu büyümenin getirmiş olduğu; doğa, ekoloji, tarih göz ardı edilmemiş olunur. Ama bu
çarpıklığı hiç sorgulamıyorsan bu çarpıklığın devamını gelişmesi gibi gösteriyorsan o zaman 3.
Köprü bir ihtiyaç olarak gösterilebilir. Bu yüzden bu 3. Köprünün yapımında nasıl bakıldığı
önemlidir. Doğru bakıp bakmadığın önemli değil nasıl baktığına bağlıdır.

- Boğazdaki yalılar Osmal’ı döneminde zengin, yüksek insanlar oturuyordu. Karakteristik
özellik açısından boğazın karakteristik özelliğini mi yansıtıyor yoksa zengin insanların
oturduğu yerler olarak mı görülüyor?

Dönemin mimari akımlarını yansıtıyor. Ve onu yaptıran adamın sosyal statüsünü veya
dünyaya bakış açısını yansıtıyor. Mesela boğaza ilk yalılar 3. Ahmet döneminde yapılmıştır.
Daha öncesinde yoktur. Bunlardan bir tanesi Anadolu yakasında Amcazade Hüseyin yalısıdır.
Onun mimarisine ve sonrasında yapılan yalıların mimarinse baktığımızda hepside farklı
mimari özellikleri yansıtmaktadır. Hepsi farklı özelliğe ve güzelliğe sahiptirler. Ve hepsinin
ayrı bir kimliği var. Doğayı ve kimliği bozmuyorlar. Ama şuan yapılmış olan ve var olan yalılar
tamamen zengin, yüksek gelirli kişiler tarafından yapılmış yalılar ama bazıları da o boğazdaki
yerlerin yerleşim yerleri şuan ki semtlerdir. Bu semtler dönemin boğaz köyleridir. Bunlardan
bir kaçı Ortaköy, Arnavutköy gibi yerleşim yerleridir. Bunlar önceleri köydüler. Ve bu köyler
İstanbul’un sebze ve tarım ihtiyacını karşılamaktaydı.şuan buradaki birtakın yerleşim yerleri o
dönem insanın kullanmış olduğu evlerdi. Ve şimdi o dönemden kanla evler şuan konak olarak
kullanılmaktadır. O dönem insanın kullanmış olduğu evler şuan konak gibi durmaktadır.


0 yorum:

Yorum Gönder