Bu hafta
projemiz için arkadaşlarımla beraber tarihçi yazar Hüseyin İrmakla röportaj
yaparak
köprü ve yalılar
hakkında konuşup bilgi aldık.
- İstanbul’da ki şehir içi köprülerinin şehre katkısı nelerdir?(
bugün için)
Bugün için
katkıların hepimiz yaşıyoruz zaten. Eski İstanbul’da Beyoğlu yada Pera
bölgesinin
ulaşımını sağladığı
gibi birde çevre yolunun iletişimi yolunun ulaşımını sağlıyor haliçteki
köprüler.
Bildiğiniz gibi boğaz köprüleri de; iki çevre yolunu uluslar arası ulaşımını
sağladığı
için
İstanbul’un bugünkü yaşamında stratejik ve vazgeçilmez önemleri vardır.
- Geçmişten bugüne oranla katkısı
nelerdir?
Geçmişte
şöyle bir şey var; geçmişte ağırlıklı olarak İstanbul’un her tarafında deniz
var.
Ulaşımını da
deniz yoluyla sağlıyor. Kayıklar ve diğer deniz araçlarıyla ulaşımını
sağlıyordu. O
nedenle ilk
köprü Galataya kuruluyor. Ve Galataya kurulan ilk köprü de Pera bölgesinde
ticaretin
gelişmesi ve burjuvazinin ortaya çıkmasının getirdiği hareketlilikte bu
insanların
İstanbul da
resmi bir kurum içerisinde iletişini sağlıyordu. Pera bölgesinde gelişen
ticaretin
getirdiği
hareketliliğin doğurduğu ihtiyaçlar ortaya çıkıyor. Unkapanı köprüsü de yine
benzer
bir
ihtiyacın yanı sıra tersanelere gidiş gelişler için bir ulaşım için
kullanılıyordu. Yani eski
zamanda
İstanbul’da ağırlıklı olarak yaya ulaşımı için kullanılıyordu köprüler. Yani
köprüler bu
ihtiyaçlardan
dolayı ortaya çıkıyorlar. Zaten Galat köprüsünün ilk yapımı da ücretliydi.
Kapıda
bir tane
jeton alınıyordu ve bu jeton köprüde duran adamın boynunda asılı duran
kumbaraya
atılarak
köprüden geçiliyordu. Ama araba geçişi yoktu çünkü o dönemde arabada yoktu. Bu
nedenlerden
dolayı köprüler ulaşım ve ticaretin getirmiş oldugu ihtiyaçlardan dolayı ortaya
çıkmışlardır.
- Şehir içi köprülerinde mimari olarak
en çok hangi köprü göze çarpmaktadır?
Unkapanı ve
Galata köprüleri ilk yapımlarında dikkat çekmekteydiler. İlk Unkapanı köprüsü
bizim gördüğümüzden
de farklı olarak düz geliyor sonra kayıkların geçişleri alanda kemerli
olarak yapılmıştır.
Sonra tekrar düz tekrar kemerli olarak yapılmıştır. Yani mesela ilgi çekici en
önemli köprü
odur. Avatarlı köprüsü de ilk kurulduğunda ilgi çekici bir köprüydü. Sonrasında
Boğaz
köprülerinin yapılması daha başka bir büyüklüğü olduğu için ayrıca bir ilgi
çekici
haldedir.
Başka bölgelerdeki şehir dışındaki köprülere bakacak olduğumuzda; çekmecedeki
Mimar
Sinan’ın yapmış olduğu taş köprü mimari açıdan en ilgi çekici köprüdür. Ve
işlevsel bir
köprüdür. Ama
şuan kenar kıyıda kaldığı için unutulmuştur. Köprü şuan kendi başına kalmış
durumdadır.
- Tarihi eserlerin korunması amaçlı
tarihi köprülerin restorasyonu sizce yeterli ilgiyi görüyor
mu?
Bence
yeterli ilgiyi görmüyor. Çünkü; İstanbul da yada Türkiye de ki şehirleşme
gelişmesi
dediğimiz yada
değişiminde tarih çok ön planda bir olgu olarak tasarlanmıyor yada çok fazla
öne
çıkartılmıyor. İstanbul da şehirleşme halen devam ettiği için tarihi noktalar
yeterince
önem gördüğü
söylenemez. Bunlara köprülerde dahildir.
- İstanbul da akla gelen il tarihi
köprü hangisidir?
Galata
köprüsüdür.
- İstanbulda tarihi köprüler denince
ilk akla gelen Galat ve Unkapanı köprüleridir. Bunun
dışında bilmediğimiz başka köprüler
var mıdır? Ve bu köprülerin zamanla unutulmasında
ve yok olmasında ne gibi etkiler
vardır?
Genel günlük
akıştan dolayı toplumun hafızası onu kendiliğinden unutmuştur. Çünkü
köprüler
insan yaşamında olmamaya başladıktan sonra kendiliğinden siliniyor. Mesela;
Fatih’in
İstanbul’u aldığı zaman Haliç’e kurduğu bir seyyar köprü vardı. Bu köprü fetih
sırasında
fıçılar ve kalaslar ile birbirine bağlanarak askerlerin Ayvansaraya geçmesini
sağlamıştır.
Yine o köprüyü kullanarak Haliç’e geçiyorlardı. Fakat fetihten sonra bir işlevi
kalmadığı
için köprü kaldırılıyor. Ama köprü fetih sırasında kuşatmalarda ve stratejik
açıdan
büyük bir
öneme sahipti. Bunun dışında Haliçte bir Yahudi köprüsü denen bir köprü vardı.
Bu
köprü
1880’lerin başında kurulmuş sabit bir köprüdür. 15 sene yaşamıştır. Kayıkçıların
yaktığı
söyleniyor.
Çünkü kayık ticaretini engellediği düşünüldüğü için yakıldığı söyleniyor. Köprü
Ayvansaray
tarafında bir yere kuruluyor. Adı Yahudi köprüsü ama bir Ermeni tarafından
kurulmuştur.
Ama neden Yahudi köprüsü dendiği konusunda çok net bir bilgi yoktur. Fakat
bir ayağı Hasköy’e
bağlandığı için olabilir. Çünkü Hasköy bir Yahudi köyüdür. Balatta Yahudi
köyüdür.
Buralar homojen Yahudi köyleridir. Belki bu nedenden dolayı bu köprüye Yahudi
köprüsü
denilmiştir. Köprünün yapıldıktan 15 gün sonra yakıldığı söylenmektedir. Ama
aslında
köprü 15 yıl yaşamıştır. Kayıkçıların yakıp yakmadığı hakkında çok net bir
bilgi yoktur.
- Şuan gündemde olan 3. Köprünün
yapımı sizce gereklimidir? Yapılacak olan köprü boğazın
karakteristik özelliğini ve
estetiğini ne ölçüde etkileyecek?
Bence
gerekli değildir. Çünkü 1. Köprünün yapımında da etrafında hiçbir şey olmayacak
dendi, 2. Köprünün
yapımında aynı şey söylendi ama köprülerin etrafı şehirleşti. 3. Köprüde
de bu
şehirleşme olacak. Çünkü 3. Köprü İstanbul’un akciğeri sayılan ormanlardan
geçiyor.
Bunlar
İstanbul da kalan son ormanlar. Ve ister istemez 3. Köprünün yapım aşamasında
etrafındaki
doğal ortam yok olmuş olacak. 3. Köprünün geçeceği güzeegahlarda bir sürü
insan, bir
sürü iş adamı veya şirket yer almışlardır buralardan. Bu yer alma parsalleşme
demektir. Bu
yer alma yeşil alan statüsündeyse bir süre sonra arsa statüsüne geçme durumu
vardır. Ve
bir süre sonrada mimariye açılması demektir. Çünkü bu önemli olan beton
yığınıdır.
Oradan kazanacağı paradır. Burada bir kere şehirleşmenin gelişimidir. Gelişimi
derken
ilerleme anlamında değil, değişimi yada büyümesidir. Şehirleşmenin büyümesi
mantığı
yanlıştır. İstanbul’da yada Türkiye’de yanlıştır bu düşünce. Çünkü Türkiye’yi
İstanbul’a toplamak
oraya yığmak modernleşme değildir. Modernleşmeyi Anadolu da ki diğer
şehirlere; yeni
yaşam merkezleri, yeni ünitiler veya ekonomik merkezler kurarakta yapılabilir.
O zaman
İstanbul’a bu kadar yüklenmemiş olunur. Ve İstanbul bu kadar büyümemiş olunur.
Bu büyümenin
getirmiş olduğu; doğa, ekoloji, tarih göz ardı edilmemiş olunur. Ama bu
çarpıklığı
hiç sorgulamıyorsan bu çarpıklığın devamını gelişmesi gibi gösteriyorsan o
zaman 3.
Köprü bir
ihtiyaç olarak gösterilebilir. Bu yüzden bu 3. Köprünün yapımında nasıl
bakıldığı
önemlidir.
Doğru bakıp bakmadığın önemli değil nasıl baktığına bağlıdır.
- Boğazdaki yalılar Osmal’ı döneminde
zengin, yüksek insanlar oturuyordu. Karakteristik
özellik açısından boğazın
karakteristik özelliğini mi yansıtıyor yoksa zengin insanların
oturduğu yerler olarak mı görülüyor?
Dönemin
mimari akımlarını yansıtıyor. Ve onu yaptıran adamın sosyal statüsünü veya
dünyaya
bakış açısını yansıtıyor. Mesela boğaza ilk yalılar 3. Ahmet döneminde
yapılmıştır.
Daha
öncesinde yoktur. Bunlardan bir tanesi Anadolu yakasında Amcazade Hüseyin
yalısıdır.
Onun
mimarisine ve sonrasında yapılan yalıların mimarinse baktığımızda hepside
farklı
mimari
özellikleri yansıtmaktadır. Hepsi farklı özelliğe ve güzelliğe sahiptirler. Ve
hepsinin
ayrı bir
kimliği var. Doğayı ve kimliği bozmuyorlar. Ama şuan yapılmış olan ve var olan
yalılar
tamamen
zengin, yüksek gelirli kişiler tarafından yapılmış yalılar ama bazıları da o
boğazdaki
yerlerin
yerleşim yerleri şuan ki semtlerdir. Bu semtler dönemin boğaz köyleridir.
Bunlardan
bir kaçı
Ortaköy, Arnavutköy gibi yerleşim yerleridir. Bunlar önceleri köydüler. Ve bu
köyler
İstanbul’un
sebze ve tarım ihtiyacını karşılamaktaydı.şuan buradaki birtakın yerleşim yerleri
o
dönem
insanın kullanmış olduğu evlerdi. Ve şimdi o dönemden kanla evler şuan konak olarak
kullanılmaktadır.
O dönem insanın kullanmış olduğu evler şuan konak gibi durmaktadır.
0 yorum:
Yorum Gönder