3 Haziranda
uzun zamandır yapmak istediğim ama bir türlü fırsatını bulup da yapamadığım
Boğaz turuna
çıktım. Bu güzel güneşli havayı değerlendirmek istedim. Uzun süren bahar
Yağmurlarından
sonra hava çok güzel ve gökyüzü masmaviydi. Bende bu fırsatı değerlendirip,
Boğazın ve
boğazın çevresini kaplayan eşsiz ve güzel manzaranın keyfini çıkarmak için
Eminönüne
gidip tur için bir tane bilet aldım. Boğazın o eşsiz güzelliğin tadını çıkarmak
için
Dışarı da
üst güvertede oturmaya karar verdim. Çünkü içerde oturunca boğazın tadı
çıkmıyor.
Birde hava
güzelse üst güvertede oturmak daha keyifli oluyor. Ama pazardan dolayı dışarıda
yer bulmak
zor oluyor. Geminin kapıları açıldığında ne kadar erken davranılırsa yer bulmak
o
kadar kolay
oluyor. Bende geminin kapıları açılmadan ön taraflarda beklemeye başladım. Ve
geminin
kapıları açıldı. Bende hemen içeri atladım. Güvertede oturmak istiyordum ama
kalabalıktan
dolayı yer bulamam diye geminin kenarlarında boş bir yer bulup oturdum.
Gemiye
binmeden önce 2 tane simit almıştım. Geminin hareket etmesini beklerken simit
yemeye
aşladım ama aynı zamanda da simitten küçük küçük parçaları koparıp martılara
attım.
Herkes gemiye bindikten sonra gemi hareket etmeye başladı.
Gemi Eminönünden
ağır ağır hareket etmeye başladı. Eminönün o eşsiz manzarasının ve
Sultanahmet
ve Topkapı saraylarını arkamızda bırakarak, tophaneye doğru ilerliyoruz.
Tophane;
Galata dan Fındıklıya kadar sahildeki semte verilen isimdir. Burası bol ağaçlık
ve
şehre yakın
olması sebebiyle tarihte buraya yerleşim çok olmuştur. Tophanenin ardından Salı
Pazarı ve Fındıklıya
doğru devam ediyoruz. Bu eşsiz boğaz manzarasına sahip olan Salı Pazarı
ve
Fındıklıya birçok cami, medrese, mektep, çeşme ve hamamlar inşa edilmiştir.
Salı Pazarı ve
Fındıklının
ardından o eşsiz manzarasıyla ve birçok turistin ilgisini çeken, yüzünü Boğazın
serin
sularına çeviren Dolmabahçe Sarayının önünden geçiyoruz. Birçok Osmanlı
padişahına
ve Atatürk’e
ev sahipliği yapan Dolmabahçe ile boğazın bütünleşmesi boğazı daha da güzel ve
özel
olmasını sağlıyor. Tarih kokan Dolmbahçe, Çırağan sarayı ve Beşiktaş’tan sonra
Ortaköy’e
geliyoruz. Son yıllarda birçok turistin ilgisini çeken Ortaköy; Osmanlı döneminde
kömür madeni
çıkartılıyordu. Ama şimdi muhteşem Boğaziçi köprüsü ve Ortaköy cami
manzarasının
birleşimiyle birçok insanın uğrak yerlerinden biri haline geldi. Ortaköy’ün
ardından
Kuruçeşme ile boğaz turu manzaramıza devam ediyoruz. Havasının ve suyunun
güzelliği
ile meşhur olan bu semtte birçok köşke ve saray görmek mümkündür. İskelenin
karşısında,
açıkta Galata adası bulunmaktadır. Ve uzun sahili, görkemli ve güzel yalılarıyla
Arnavutköy’ü
ve Bebeği seyretmeye başlıyorum. Bir yandan bu güzel turun tadını çıkarırken
bir yandan
da martlara simit atmaya devam ediyorum. Martılara simit atarken Fatih Sultan
Mehmet’in
İstanbul’un fethinden önce yaptırdığı Rumeli Hisarına varıyoruz. Rumeli Hisarı
Bebek ve
Baltalimanı koylarının arasında yer alan yüksek bir kaledir. Zamanında yaz
aylarında
birçok
konsere ev sahipliği yapmıştır. Rumeli hisarından sonra Baltalimanı, Emirgan ve
İstinye’ye
doğru yol alırken Boğaz köprünün altından geçip Emirgana ulaştığımızda
buranında
gerçekten
ayrı bir güzelliğe sahip olduğunu görüyorum. Emirgan korusu her zaman olduğu
gibi yine
dikkatimi çekiyor. Emirgan Korosu; İstanbulluların piknik yapmak için en fazla
tercih
ettikleri
yerlerden biridir. Emirgan Korosunun ardından, Boğaza farklı hava ve güzellik
veren
boğazın o
muhteşem yalıları karşımıza çıkıyor. Karatodori, Gazioğlu, Beyazcıyan ve Sait
Halim
Paşa
yalıları dikkate çeken yalılardır. Avrupa yakasındaki tura devan ederken
Yeniköy,
Tarabya,
Sarıyer’e doğru ilerliyoruz. Ve karşımıza Huber yalısı çıkıyor. Huber Yalısı;
günümüzde
Cumhurbaşkanlığı konutu olarak kullanılmaktadır. Ardından Deniz Subay Ordu
Evi önünden
geçip Sarıyer iskelesine yanaşıyoruz. Buradan yeni yolcular alıp turumuza devam
Boğaz
turunun’a; boğazın çevresini güzellikler ile kaplayan Anadolu yakası turu ile
devam
ettik.
Avrupa yakasındaki son durak olan Sarıyer den sonra Anadolu kavağının önüne
geldik.
Anadolu
kavağıda Rumeli kavağının da çok geniş bir kısmı askeri bölgedir. Anadolu
yakasındaki
yolumuza devam ederken, Osmanlı valilerinden biri olan Hidiv Abbas Hilmi
Paşanın 19.
Yy’ın sonlarında yaptırdığı 2 ahşap yalının bulunduğu ama daha sonra yıkılıp
yerine, görkemli Kasr ve İstanbul Boğazını gören
kuleyi görmeye başlıyoruz. Ve Beykoz;
balıkçılığıyla meşhurdur. Burada balıkçılık oldukça
gelişmiştir. Ayrıca mesire yerleri
de
meşhurdur. Beykoz’dan sonra Paşabahçe karşımıza çıkıyor.
Paşabahçe; Semt ilk olarak Sultan
Deli İbrahim'in
Sadrazamı olan Ahmet Paşa'nın dikkatini çekmiş ve kendisine burada
muhteşem bir yalı inşa
ettirmiştir.Bu tarihten sonra Paşa'nın yaptırdığı yalı sayesinde Paşa-
bahçesi olarak anılmaya
başlamış, daha sonra isim Paşabahçe olarak kalmış.Önceleri sadece
Hristiyanlar’ın
oturdukları bir semt olan Paşabahçe'ye Sultan Üçüncü Mustafa devrinden
itibaren Müslümanlarda
yerleşmeye başlamıştır. Bu eşsiz Beykoz güzelliğinden sonra
Osmanlı döneminde öne
çıkmaya başlayan Kandilli, Vaniköy ve Küçüksu Kasrı’na doğru
ilerliyoruz. Küçüksu
Kasrı; Sultan I. Mahmut bu Hasbahçe’nin deniz kıyısına
iki katlı ve
ahşap bir saray yaptırmış, bu yapı III. Selim dönemlerinde
onarılarak kullanılmış, Sultan
Abdülmecit dönemindeyse padişahın emriyle yıktırılmış ve yerine
bugünkü Kargir yapı inşa
Edilmiştir. 1857 yılında hizmete giren yeni Küçüksu Kasrı'nın
mimarı Nikoğos Balyan
Kalfa'dır. Kanlıca; Sütü ve yoğurdu ile meşhurdur. Kanlıca, bilhassa
mesire yerleri ile
Boğaziçi'nin en güzide semtlerinden biridir. Bin bir türlü
güzelliğe sahip İstanbul Boğazının
etrafını kaplayan güzellikleri saymakla bitmiyor. Turun son
uğrak yerleri olan; Anadolu
Hisarı, Çengelköy, Beylerbeyi ve Kuzguncukta boğazdan
bakıldığında ayrı güzelliklere
sahiptirler. Mesela; Avrupa yakasından Çengelköy’e ve Anadolu
Hisarına bakıldığında bakanı
mimarı yapılarıyla büyülemektedirler.
Bu güzel turun sonunda tekrardan Eminönüne döndük. Tarihin
her sahnesine ışık tutan
İstanbul Boğazının görülmeye değer olduğunu düşünüyorum.
Çünkü İstanbul Boğazı tarihin
her döneminde önemli rol oynamıştır. Ve aynı zamanda; Büyük bir ihtişam ve saf bir güzellik
yansıtan kıyıları geçmiş ve günümüzün
karmasıdır. Yalıların yanında modern oteller, taştan
hisarların yanı başında trustik saraylar
ve küçük balıkçı köylerinin hatırasını taşıyan semtlerde
şık yapılar. Bu yüzden boğazın bu
muhteşem manzarasını görmenin en iyi yolu gemilerden
birine binip boğazın tadını çıkarmak
gerekir. Bende bu güzel güneşli Pazar gününü
değerlendirip boğaz turu yaparak boğazın
tadını çıkardım.