SAHAFLAR DA İSTANBUL’DUR.
‘’ Bir sonbahar günüydu. Sabah uyanıp farklı birşeyler yapmak
istedim. Yaşanmışlığın içinde kaybolmak istedim.
Aklıma ilk olarak
sahaflar çarşısı
geldi. Güzel bir kahvaltıdan sonra
kendimi yollara
attım. Hava ne soğuk ne sıcak. Eminönün’de biraz
yürüdükten sonra
Kapalıçarşı’ya
girip Beyazıt kapasından çıkarak İstanbul
Üniversitesi’nin
arka kapısının orda Sahaflar Çarşısı’na vardım. Çok
büyük bir yer
değil. Ama bir sürü sahaf vardı. Bir tanesine girdim. Bir
sürü kitap vardı.
1900’lerden günümüze kadar. Elime bir kitap aldım
William
Shakespeare’in Soneler’iydi. Etrafında dünya edebiyatına ait
bir sürü farklı
eser vardı. Dini kitaplar tam karşımda duruyordu.
Ermenilere ait
kitaplar, Rumca eserler. Kaybolmuştum sanki.. Elime
kimin kitabını
alsam aklıma hep aynı soru geliyordu. ‘’ kim bilir kimin
kitabıydı?,
nerelere gitti?, kac kez okundu? ‘’ sorular soruları açtıkça
içerde kayboldum.
Sorgulamaya başladım. İstanbul. Sende büyüksün.
İçinde miyonlar
yaşıyor. Türk’ü, Fransız’ı, Alman’ı, İngiliz’I,
Ermeni’si, Rum’u.
Sahaflarda benim için İstanbul demek. O sahaflara
gelen kitaplar,
hepsi İstanbul’da yaşayan insanların okuduğu kitaplar.
Farklı din, dil,
ırka ait kitaplar bunlar çünkü Istanbul aynı zamanda
bir kültr senteziydi. Her kitapta bir İstanbullu’nun yada
İstanbul’da
yaşayan birisinin
bir hikayesi vardı çünkü o kitap son olarak
düşünürken derin
hayallere daldım. Yaşadığım yerin ne kadar güzel
ve özel bir yer
olduğunu tekrar anladım. Tozlu raflarla, kitaplarla
dolu olan o küçük
dükkanları tek tek gezip, kendime bir kaç kitap alıp
evimin yoluna
koyuldum. Tek istediğim yaşanmışlığın içinde kaybolmaktı.
0 yorum:
Yorum Gönder